.
 
  ANA SAYFA
  HAYATI
  VIRAN KULE-HE WHO WHİSPERS
  CARTER DICKSON-JOHN DICKSON CARR'IN TURKCEYE CEVRILMIS YAPITLARININ LISTESI
  J.D.CARR'IN TURKCE'YE CEVRILMEMIS KITAPLARI
  THE LOCKED ROOM
  JOHN DICKSON CARR’IN ESERLERI VE ESERLERINDEKI DEDEKTIFLER
  ESERLERININ KRONOLOJISI
  DR.FELL UZERINE
  POLISIYE TURLER VE YAZARLARI
  TV'DE POLISIYE GUNLUGU
  Edward Morston'un Follow That Carr-And Step On İt
  Colonel March of Scotland Yard
  KARANLIKTA AYAK SESLERI-IT WALKS BY NIGHT
  POLISIYE TARIHI
  POLISIYE KITAP KATALOGU
  POLISIYE UZERINE KITAPLAR
  CARR ÜZERİNE-İMKANSIZIN SANATI-KİNGSLEY AMİS
  CARR'IN TURKCE'YE CEVRILMIS KITAPLARINDAKI OLAY YERI CIZIMLERI
  DR.FELL'IN KILITLI ODALAR HAKKINDAKI KONUSMASI
  JOHN DICKSON CARR'IN MAKALELERI
  UC TABUT KITABINA AIT CIZIMLER
  Mysteries: Rules of the Genre By Kay House
  JOHN DICKSON CARR ONE HUNDRED YEARS ON by Nicholas Fuller
  THE GRANDEST GAME İN THE WORLD
  CARTER DICKSON-JOHN DICKSON CARR'IN TURKCEYE CEVRILMIS YAPITLARI HAKKINDA-OZETLER-ELESTIRILER
  CARTER DICKSON'DAN OYKULER
  JOHN DıCKSON CARR'IN BEGENDIGI HIKAYE VE ROMANLAR
  THE BURNİNG COURT-DOKUZ DÜĞÜMLÜ İP KİTABININ RESİMLİ ROMANI
  CARTER DICKSON-JOHN DICKSON CARR UZERINE KITAPLAR
  CARTER DICKSON-JOHN DICKSON CARR VE KITAPLARIYLA ILGILI YABANCILARIN GORUSLERI
  CARTER DICKSON-JOHN DICKSON CARR VE KITAPLARIYLA ILGİLİ GORUSLER
  OYKULERININ BULUNDUGU KITAPLAR VE OYKULERİNİN LİSTESİ
  KILITLI ODA CINAYETLERINI KONU ALAN KITAPLAR VE YAZARLARI
  SATILIK YA DA DEGISTIRILMEK ISTENEN POLISIYE KITAPLAR
  İletişim
  Ziyaretçi defteri
  ONEMLI LINKLER
  CARTER DICKSON-JOHN DICKSON CARR ILE ILGILI SITE ADRESLERI
  THE SHADOW OF THE GOAT
  CARTER DİCKSON-JOHN DİCKSON CARR'IN FİLME ÇEKİLMİŞ YAPITLARI
  JOHN DICKSON CARR'IN ARTHUR CONAN DOYLE BIYOGRAFISI
  HABERLER
  RESIMLER
  YENI CIKAN POLISIYELER
  CARR'IN TURKCE'YE CEVRILMEMIS KITAPLARINDAKI OLAY YERI CIZIMLERI
  Raymond Chandler, "The Simple Art of Murder"(1950)
  CARR-CHRISTIE ILISKISI
  ÜC TABUT KITABININ GECTIGI YERLER
  JOHN DİCKSON CARR_RAYMOND CHANDLER İLİŞKİSİ
  KARANLIKLARIN KADINI-ENGİN ARDIÇ
  DOKUZ DUĞUMLU IP NASIL YAZILDI?
  İnsanlar Neden Dedektif Romanları Okurlar?
  John Dickson Carr'ın With Cold And Lugar Yazısı
  Polisiye Kitaplar,Konuları ve Eleştiriler
  JOHN DİCKSON CARR İLE İLGİLİ İNTERNET SİTELERİ
KARANLIKTA AYAK SESLERI-IT WALKS BY NIGHT

Carter Dickson'un yayınlanmış ilk kitabıdır.Carr ilk polisiye hikayelerini 25 yaşlarında yazmaya başlar.

İlk dedektifi Henri Bencolin,Carter Dickson'un kolejdeki okul gazetelerinde (The Haverfordian) yayınlanan hikayelerinde görülür.

Bencolin onun toplam 5 kitabında görülür;

1-Karanlıkta Ayak Sesleri-It Walks By Night(1930)
2-Kayıp Darağacı-The Lost Gallows (1931)
3-Castle Skull (1931)Türkçeye çevrilmedi.
4-Ölümün Gölgesi-The Waxworks Murder (1932)-The Corpse in the Waxworks
5-The Four False Weapons (1937)Türkçeye çevrilmedi

Kitap Dickson'un ilk Kapalı Oda Cinayeti örneğidir.Carr'ın bu kitabında olaylar Paris'te geçer.Bencolin Paris polis şefidir.
Kitabın Türkçe çevirisini Gönül Suveren yapmış olup 1963 yılında Akba yayınlarının 17.kitabı olarak yayınlanmıştır.İngilizce baskısı ile karşılaştırıldığında çevirinin aslına sadık ve tam çeviri olduğu görülmektedir.

Karanlıkta Ayak Sesleri,Poe tarzı bir atmosfere sahip,dehşet verici,korkutucu olayları anlatır. Baştan sona kadar şaşırtıcı olaylar birbirini takip eder.Poe'nun "The Cask of Amontillado." Amontillado Fıçısı hikayesindeki olaya benzer bir olayı da kitabına katıyor,Carr.
Romanda anlatıcı, Bencolin'in Amerika'da aynı okulda beraber okuduğu,arkadaşının oğlu,Jeff Marle'dir.Jeff Marle,Bencolin'in yer aldığı diğer kitaplarda da vardır.Zehirli Şaka(Poison İn Jest) kitabının ise kahramanıdır.

Bencolin'in yer aldığı hikayeler:

"The Shadow of the Goat"
"The Fourth Suspect"
"The End of Justice"
"The Murder In Number Four"


Kaynak http://en.wikipedia.org/wiki/Henri_Bencolin

The Door to Doom and Other Detections - Mahkumun Kapısı ve Diğer Araştırmalar
İçindeki hikayeler:

• The Shadow of the Goat (1926)
• The Murder in Number Four (1928)
• The Devil in the Summerhouse (1940)
• The Bride Vanishes (1942)

Kitabın Özeti:

Meşhur atlet,herkesin hayran olduğu sportmen,müthiş bir ustalıkla ata binen,eskrim yapan,silah kullanan,son derece asil bir aileye mensup,fazla kültürlü olmayan,bir çocuk kadar şirin,neşeli,heyacanlı,sarışın genç Raoul dö Saligny hayatının tehlikede olduğunu söyleyerek Bencolin'e başvurur.Raoul,ilk kocası Alexander Laurent tarafından bıçaklı saldırıya uğrayan,bu yüzden kocasından ayrılmış olan Louise isimli bir kadınla nişanlanmıştır.Alexander Laurent karısına bıçakla saldırdığından bir tımarhaneye kapatılmış,fakat oradan kaçmış,bir estetik cerraha yüzünü değiştirtmiş,sonrada yüz ameliyatını yapan doktoru öldürmüştür.Raoul'u eski karısı ile evlenmemesi için tehdid etmektedir.
Raoul ve karısı Louise evledikleri gün bir kumarhaneye giderler.Burada Raoul kapıları polisler tarafından göz altında tutulan iki kapılı,yerden metrelerce yüksekte bir penceresi olan bilardo odasına girer ve orada başı kesilerek öldürülür.Odaya Raoul'dan başka hiç kimse girmemiş ve çıkmamıştır.Bir kapıyı bizzat Bencolin,Jeff Marle ve Louise gözlemektedir.Katil kimdir? İçeri nasıl girmiş ve cinayet işledikten sonra dışarı nasıl çıkmıştır?
Kitapta iki cinayet daha işlenir.Cinayetin biri bahçede işlenir.Mahzende ise duvarla örülmüş bir yerden bir ceset çıkar.
Gerisini okuyucuya bırakalım.

Karanlıkta Ayak Sesleri kitabından alıntılar

İçerde bizi bekleyen sahneyi evvela anlayamadım...Vaziyeti ancak saniyeler sonra kavrayabildim..O zaman müthiş bir korkuyla dönerek,sanki körmüşüm gibi kumarhanenin müdürüne çarptım..Midem bulanıyor,gözlerim kararıyordu...
Kare şeklindeki oda bir hayli genişti.Donuk kırmızı renkte,işlenmiş deri kaplı duvarlara eski silah ve kalkanlar asılmıştı.Bunlar ölgün kırmızı ışıkta,bakıra benzeyen,zehirli bir renge bürünmekteydiler.Keskin tarafları ise,ince,parlak çizgiler halinde gözüküyordu.Odanın öbür tarafında,yani tam karşımızda büyük bir divan vardı.Bunun yanında yerleştirilmiş olan oymalı,kakmalı masanın üzerinde kırmızı camdan bir lamba yanıyordu.Bir adam,divanın önündeki kırmızı halının üzerine yuvarlanmıştı.Sanki ileriye doğru fırlayacakmış gibi,ellerini yere dayamış,parmaklarını açmıştı--zaten halının üzerine diz çökmüş bir vaziyette düşmüştü.Fakat--kafası yoktu.Onun yerine,kanlı,güdük boynunu halıya dayamıştı...
Kafa ise--kırmızı halının ortasında,gırtlağının üzerinde duruyordu.Sönük ışıkta,ağzını bir karış açmış,gözlerinin aklarını göstere göstere bize bakıyordu.Soldaki pencereden içeriye süzülen rüzgar,saçlarını ağır ağır karıştırıyor,ona canlı bir hal veriyordu.

Birdenbire alçak sesle,şikayet eder gibi''Yarabbi'' diye mırıldandı.''Omuzuma koyduğun elin ne kadar soğuk''
Dudaklarının hafif kıpırtısı...Bu sözler kafamda çın çın öttü,ısrarla tekrarlandı,fakat hala onun ne demek istediğini anlıyamıyordum.Sonra ani,dondurucu bir dehşetle ellerimin önümde,birbirine kenetlenmiş olduğunu farkettim.
Ellerim önümde,birbirine kenetlenmişti...Aptal aptal parmaklarıma baktım.


Jeff Marle'nin anlatımıyla Bencolin:

Dostum,daha ilk bakışta insanda sevgi ve hürmet uyandırır.Bencolin'e herşeyi anlatabileceğinizi,sözleriniz ne kadar gülünç ve budalaca olursa olsu,onu şaşırtmayacağını,hele sizinle alay etmeye hiç kalkmayacağını hissedersiniz.Sonra -hafifçe yana doğru çevirdiği- çehresine dikkatle bakarsınız.Müstehzi fakat müsamahakar bir şekilde kısılmış,esrarengiz bakışlı,siyah gözler...Kalkık kaşlar.Şiş göz kapakları..İnce kartal gagsı gibi kavisli bir burun..Burun kanatlarından aşağı doğru inen derin çizgiler..İnce bir bıyıkla,küçük,sivri bir sakalın yarı gizlediği hafif,tatlı bir tebessüm..Şakakları kırlaşmış,siyah dalgalı saçlar..Bencolin biraz Şeytana benzer..Yanlara doğru hafifçe kabarıklaşan saçları,Şeytanın boynuzlarını andırdığı gibi,bu benzerlik uzaktan daha da bariz bir hal alır.
Bencolin,loş ışıkta,kolalı gömleği ve papyonuyla Rönesans devrinde yapılmış bir heykel tesiri de bırakır.Dostum,konuşurken fazla el hareketi yapmaz,sadece arada sırada omuzunu silker.Hele sesini hiç yükseltmez.Fakat onunla kalabalık bir yere girdiğiniz zaman bütün gözlerin merakla size dikildiğini hissederek,fena halde rahatsız olursunuz.İşte--polisi idare eden-mahkemelere talimat veren,meşhur Sorgu hakimi Mösyö Henri Bencolin böyle bir adamdır.


It Walks by Night (1930)

Review by Nick Fuller



“I do not know whether it was a good play; calmly considered, no doubt, the thing was clap-trap in the extreme. The characters spoke in a dialogue like nothing in heaven or earth, but behind it was an imperially purple imagination, ‘tiger’s blood and honey’ of Barley D’Aurevilly, and a kind of grotesque smiling detachment, like a gargoyle on a tower.”

With this book, the world's greatest writer of detective stories began his career. It must be stated, however, that Carr later came to hate this book; and not without reason, for it is severely flawed in every department: plotting, writing and believability.

The plot is bizarre and complex. Louise, formerly married to the criminal lunatic Alexandre Laurent, has become engaged to the Duc de Saligny, a popular sportsman and athlete. Laurent escapes, travels to Vienna, has his face changed (to a highly improbable degree that wouldn't bear scrutiny for an instant), and kills the plastic surgeon, leaving his head in a jar. On the wedding night, the Duc is found beheaded in a locked and watched room, a theatrical crime with "the ghastly unreality of wax-works, all the more terrifying for not being human," like so many of the characters and events in the story. This crime is investigated by Henri Bencolin, who believes himself to be the Devil; one of Carr's most improbable characters, he does not become flesh and blood until the 1937 novel The Four False Weapons. Unusually for Carr, his detection displays a greater knowledge of forensics than usual, recalling the novels of Anthony Abbot. Carr plays fair with the clues, but many are either obvious (e.g. Vautrelle's calling attention to his alibi, de Saligny's English) or dubious (the reason for de Saligny's kneeling position).

Although the solution is ingenious, it is also bloody silly. It is marred by the same flaw that marred Christie's Murder in Mesopotamia; and the amount of double-dealing and treachery is preposterous, as every character is up to no good (probably due to all the drugs). The rest of the story can be summed up by a reversal of Carr's belief that "the ridiculous is not very removed from black fer," for too much black fear simply makes the book look ridiculous. Everything is painted in lurid hues, and the heavy atmosphere, which dissipates after Chapter 7, seems rather false. The general effect of all these is the feeling that "the thing is almost too consistently unnatural to be the work of a madman"; Carr has not yet learnt that understatement is more effective a tool than “cracking the whip and goading the adjective."


 
   
Bugün 25 ziyaretçi (38 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol